Süleyman Mabedi ve Göklerin Krallığı için İslam Medeniyeti’nin Kutsal Ailesi yıkılıyor

“Ölü bir baba kayıp bir baba değildir. Ama kayıp bir baba ölü bir babadır.” Alejandro Jodorowsky Adem demek Baba demektir. Baba demek soy sop yani döl, zürriyet demektir. Baba demek bir toplum oluşturarak bir ülke inşa etmek demektir. Baba demek bir ülkenin maddi ve manevi varlıklarını, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerini inşa etmek demektir. Baba demek aslında döl demekse kuşaktan kuşağa aynı kalan kandaş bireyler topluluğundan bir zürriyet yaratarak bir ve beraber kenetlenerek yıkılmaz sarsılmaz bir medeniyet inşa etmek demektir. Baba, özün ve sözün kendisidir. Sumer dilindeki adamu (babam), Âsur-Bâbil dilindeki adamu (yapılmış, meydana getirilmiş, ortaya konmuş; çocuk, genç) veya Sâbiî dilindeki adam (kul) kelimesinden geldiği ileri sürülmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’e göre Âdem’in yaratılışının diğer insanlarınki gibi olmadığı kesindir. Özellikle Âl-i İmrân sûresinin elli dokuzuncu âyetinde, “Allah nezdinde -yaratılış bakımından- Îsâ’nın durumu Âdem’e benzer; Allah onu topraktan yarattı; sonra ona ‘ol!’ dedi ve oluverdi” denilerek bu iki peygamberin yaratılışlarındaki olağan üstü duruma işaret edilmiştir. (TDV İslâm Ansiklopedisi) İslam medeniyeti, Hz Adem’den başlayarak Hz Muhammet’e değin kuşaktan kuşağa adem soyundan; “yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan / halka müderris ise hakikate âsidir. Yunus Emre’miz” kan kardeşliği değil din kardeşliği yaratma sanatıdır. Rabbimiz birdir. Baba’mız da birdir; hepimiz Âdem’in çocuklarıyız. İslam medeniyeti, “sizi topraktan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız. ” ayeti gereğince bir yeryüzü medeniyetidir. Hıristiyanlığın inanç esaslarının temelini teşkil eden teslis, “Üç Tanrılık Gücün Tek Tanrı’da Birleşmesi”dir. Babanın işi yaratılış, oğlunun işi kurtuluş, ruhun ki ise takdistir. Hıristiyan inancı, Tanrı’nın yanı başına onun oğlu olan İsa’yı koymaktadır. İsa, babanın özünden doğmadır. Onunla aynı özdendir. Baba gibi sonsuzdur. Baba, ne yaratılmış, ne doğrulmuştur. Oğul, Babadan doğmuştur. Üçüncü unsur olan Kutsal Ruh, Baba ve Oğul’dan südur etmiştir. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, tek kişide toplanmış üç kişidir, hepsi sonsuzdur. Aralarında da eşitlik vardır. Hıristiyanlara göre, Allah’ın özü sevgidir. O, mahlûkatına karşı sonsuz sevgi duyar. Oğul ve Kutsal Ruh’da tezahür eden özellikler ve güçler, Baba’nın ilahlığının ve sevgisinin yansımasıdır. Allah İsa’da “bedenleşmiştir”. Yaratıcı güç olan Allah, ete kemiğe bürünerek tenleşmiştir. Hz. Meryem’in annesi Hanne, yaşlanıp çocuk doğurmaktan aciz bulunduğu bir sırada, bir gün ağaç üzerindeki bir kuşun yavrusunu beslediğini görür. Bu duruma imrenen Hanne, Allah’a dua ederek kendisine bir çocuk vermesini, eğer kendisine bir çocuk verirse, bu çocuğu kutsal mabede adayacağını vaat eder. Mabede adananların erkek çocuk olduğu dikkate alınırsa, Hanne’nin bir erkek çocuk beklediği anlaşılmaktadır. İmran’ın karısı Hanne, çocuğunu mabede adadığı için, çocuk doğar doğmaz ya da sütten kesildikten sonra adak gereği Beytü’-l Makdis’e (Mescid-i Aksa) götürür ve orada bulunan din adamlarına emanet eder. Mescit hizmetine erkek çocuklardan başkası adanmazdı. Hanne din bilginlerine, “Şu önünüzdeki çocuk bir adaktır!” deyince, namaz imamları ve kurbanların vazifelisi İmrân’ın kızı olduğu için, hepsi de onu alıp bakma arzusuyla çekiştiler. Hz Meryem’in annesi olmasına rağmen Beytü’-l Makdis’de (Mescid-i Aksa) bir başına büyümüştür. Hz. Meryem’in annesi Hanne, adağı nedeniyle kendi isteğiyle annelik yapmaktan vazgeçmiştir. Hz Meryem sapkın bir toplumda annesiz ve babasız büyümenin diğer adıdır. Hz. Meryem dişil ya da erkek olmanın da ötesinde cinsiyetten cinsiyetsizliğe geçişin bir örneğidir. Annelik yapmaktan imtina eden Hanne’yi aslında yüzyıllar sonra 8 Mart 1857’de yine ABD’nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesinden hareketle kadınları feministleştiren Batı medeniyeti, kadınları evlilikten ve annelikten özgürleştirerek Meryem’in annesi Hanne’ye dönüştürmektedir. Sanayi devriminden günümüze değin Kapitalizmin karanlık yüzü kadınları ve çocukları işçileştirerek sömürmüştür. Batı medeniyeti bu anlamda kadın ve çocuk sömürücüsüdür. Kendi soyunu sopunu lezbiyenleştiren, eşcinselleştiren Batı medeniyeti yakında ailesini de ensestleştirerek; çoluk çocuğu ile cinsellik yaşamayı hedeflemektedir. Eşcinselliği hastalık olmaktan çıkartan Batı medeniyeti yakında çok yakında pedofiliyi yani sübyancılığı da hastalık olmaktan çıkartacaktır. Sübyancılar -tipik olarak- yetişkin cinsel ilişkiden zevk almakta güçlük çekerler, özgüvenleri eksik olabilir. Baba’sız bir medeniyet olan Batı, ortaçağın Haçlı Seferlerinin özgüveni düşük çapulcu sürüsüdür.

https://www.habervakti.com/suleyman-mabedi-ve-goklerin-kralligi-icin-islam-medeniyetinin-kutsal-ailesi-yikiliyor

Loading

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir